Genelde mistik peyzaj resimleri ve bu peyzajların içine yerleştirilmiş mitolojik figürler ve hikayeler resmeden Böcklin için ölüm teması ayrı bir önem taşımaktadır. Gönül bağı ile bağlı olduğu insanların ölümüne şahit olması ressamın bu konuyu ele alırken daha içsel ve duyarlı bir tavır sergilemesine yol açtığı düşünülmektedir. Evlilik planları yaparken ölümüne şahit olduğu nişanlısını kaybetmesi, sonrasında kızı Maria’nın ölmesi gibi durumlar ressamın ölüm konusuna oldukça hassas yaklaşmasına neden olduğu sanılmaktadır. Örneğin ressamın genellikle resimlerinde kullandığı siyah saçlı kadın figürlerinin kaybettiği nişanlısı olduğu düşünülmektedir. Ölüm konulu birçok resmi bulunan Böcklin’in Ölü İsa’ya Mecdelli Meryem’in Ağıtı, Kleopatra’nın Ölümü, Keman Çalan Ölüm, Ölüler Adası, Veba gibi resimleri bu çalışmada incelenecektir.
Böcklin’in en bilinen resmi olan “Isle of Dead /Ölüler Adası” hem ölüm konulu resimlerin hem de sembolizmin en önemli örneklerinden biri sayılmaktadır. 5 farklı versiyonu bulunan bu resim ilk olarak 1880 yılında bir sipariş üzerine yapılmıştır.
Bryson Burroughs14 1926’da Metropolitan Müzesi Sanat Bülteni için yazdığı makalesinde resmin nasıl ortaya çıktığını şöyle yazar. Böcklin’i Floransa'daki atölyesini ziyaret eden Madame Berna adında bir asilzade yakın zamanda kaybettiği Alman bir diplomat olan eşinin ardından bir resim siparişinde bulunur. Böcklin öneri olarak bahar festivalinde dans eden çocuklar ya da bu konu üzerine bir tür resim teklif eder fakat Madame Berna düşsel bir manzara resmi istediğini söyler. Böylece Böcklin iki versiyon olarak resme başlar. Zaman dilimi olarak akşam vakti alacakaranlık bir vakti işaret eden arka plan önünde açık tonlarda boyanmış yüksek kayalıkların oluşturduğu bir ada bulunmaktadır. Bu ada sakin ve durgun bir denizin ortasındadır ve bu durgunluk izleyiciye sessizlikle birlikte bir ürperti hissi verir. Adanın kayalık kısımları yer yer oyulmuş ve mimari öğeler açık tonlarda boyanmış yüksek kayalıkların oluşturduğu bir ada bulunmaktadır. Bu ada sakin ve durgun bir denizin ortasındadır ve bu durgunluk izleyiciye sessizlikle birlikte bir ürperti hissi verir. Adanın kayalık kısımları yer yer oyulmuş ve mimari öğeler eklenmiştir. Kayalıklardaki bu oyuklar mezar odalarını çağrıştırmaktadır. Kayalıkların çevrelediği alanın ortasında sık ve oldukça yüksek servi ağaçları yer alır. Bilindiği üzere servi ağaçları ölümü çağrıştıran ağaçlardır. Mitolojide Tanrı Apollon, yanlışlıkla öldürdüğü bir geyiğe üzülerek üzüntüsünden ölen Kyparissos adlı erkek sevgilisini servi ağacına dönüştürmüştür. Bu hikayeden hareketle antikçağlarda servi matem sembolü olarak kabul edilmektedir. Hem antik kültürden gelen bu etki ile hem de servinin kolayca yetişebildiği coğrafyalar olması yönünden özellikle İtalyan, Yunan ve Türk mezarlıklarında servi ağaçları sıkça görülmektedir. Resmi oluştururken Böcklin’in ölen kızı Maria’nın mezarının bulunduğu Floransa’daki İngiliz Mezarlığından etkilendiği düşünülmektedir. Bir diğer düşünce ise Yunan adası Pondikonissi adasının ressama ilham kaynağı olduğu yönündedir.
Resmin ortasında yer alan kayıkçı figürü ise resmi sipariş eden Madame Berna’nın isteği üzerine sonradan resme ekletilmiştir. Yavaşça adaya doğru ilerleyen kayığın içinde beyaz kıyafetler giymiş ayakta duran bir figür, kayığın küreklerini çeken başka bir figür ve beyaz örtülere sarılmış bir tabut bulunur. Beyaz kıyafetler içindeki bu figür mitolojik olarak yorumlandığında ölüler diyarının tanrısı Hades’in kayıkçısı “Kharon” karakteri olarak karşımıza çıkar. Kharon, ölüleri para karşılığı Styx nehri üzerinden sonsuza kadar kalacakları ölüler dünyası Hades’e taşıyan kayıkçıdır.
Bu kayıkçı figürünün resme eklenmesi ile birlikte adanın içinde bulunduğu uçsuz bucaksız deniz de Styx nehri olarak anlam kazanır. Hades’in büyük nehirlerinden biri olan Styx nehri bu resimde oldukça sessiz, yavaş akan dalgasız ve durgun bir şekilde betimlenmiştir. Bu sakinlik resmin mistik ve ruhani anlamına katkı sağlayan bir niteliktedir.
Sipariş üzerine yapılmaya başlanan bu resmin ilk iki versiyonunun birbirinden küçük değişiklikler dışında pek farkı yoktur. Tuval üzerine yağlıboya olarak çalışılan ilk versiyona göre ikinci versiyonda ahşap pano üzerine çalışılmıştır ve resim yüzeyi daha panoramik hale getirilmiştir. Aynı renk ailesine sadık kalınarak yapılmış olan bu iki resimde sadece servi ağaçlarının konumlandırılmasında küçük değişiklikler yapılmış ve kayalıklarda yer alan bazı mezarların yerleri değiştirilmiştir.
Resmin 3. versiyonu ise 1883 yılında sanat simsarı Fritz Gurlitt tarafından sipariş edildiği bilinmektedir. İlk versiyonlardan farklı olarak bu resimde daha ışıklı renkler ve açık tonlar kullanılmıştır. Karanlık atmosferin getirdiği basık atmosfer bu versiyonda yerini daha aydınlık bir etkiye bırakır. Resimde deniz ve gökyüzü viole-kırmızı renklerde boyanmıştır. Ahşap pano üzerine yapılan resimde arka planda serbest fırça darbeleri görülebilmektedir. Açık tonların hakim olduğu renk harmonisi açık koyu bindirmeler ile desteklenmiştir. Soldan başlayarak gökyüzü-kayalık uçurum-servi ağaçları şeklinde ilerleyen bu ton bindirmeleri hem kontrast etkisini arttırmakta hem de alanları birbirinden ayırmaktadır. İlk versiyonda daha alçak olan kayalık uçurum kütlesi daha da yükseltilerek servi ağaçlarından daha yüksek bir konumlandırılarak sarp ve dik uçurumlar daha görkemli bir hale getirilmiştir. Sağda yer alan mezar odasının üstünde A.B. harflerinden oluşan Böcklin’in imzası görülebilmektedir. Konunun popülerliği nedeniyle gelen talepler üzerine 1884 ve 1886 yıllarında Böcklin tarafından bu versiyonun iki kopyası daha yapılmıştır. Ayrıca Böcklin’den etkilenen sembolist ressam Max Klinger da bu versiyonun gravür bir kopyasını yapmıştır. Resim sanatına olan ilgisi bilinen ve kendisi de resimler yapan Adolf Hitler 1933’te bu versiyonu kendi koleksiyonuna dahil etmiştir.
Böcklin’in en bilinen resmi olan “Ölüler Adası” resmi birçok ressam, yazar, müzisyene de ilham kaynağı olmuştur. Salvador Dali'nin 1932’de yaptığı “The Real Picture of the Isle of the Dead by Arnold Böcklin at the Hour of the Angelus” isimli tablosu ve H.R. Giger 1977'de yaptığı “Hommage a Böcklin” resimleri “Ölüler Adası”'ndan esinlenerek yapılmıştır.
Müzik sanatında ise romantik dönem bestecisi Heinrich Schülz-Beuthen, 1890'da bu tablodan esinle “Die Toteninsel” isimli bir beste yapmıştır. Yine aynı şekilde Sergey Rahmaninov da 1907'de bu tablodan etkilenerek resim ile aynı isimde bir beste yapar. Alman besteci Max Reger'in “Böcklin'den Dört Senfonik Şiir” isimli eseri de bu tablodan ilhamla bestelenmiştir. Reger'in öğrencisi olan Fritz Lubrich de, aynı yıl “Böcklin Resimlerinden Üç Romantik Senfonik Şiir” isimli eseri de Böcklin ile ilişkilidir.15 Yazar Roger Zelazny’nin 1969 tarihli “Isle of the Dead” romanında, iki mitolojik düşmanın savaşı tablodaki adanın benzeri bir yerde geçmektedir.
Sinemada ise 1945 yılında Val Lewton “Isle of the Dead” adında çektiği filminde bu tablodan esinlenmiştir. Film “Ölüler Adası” resminin içinde geçer, olaylar ve hikaye bu adanın içinde gelişir. Bu şekliyle ada da filmde etkin bir şekilde rol alır. Bazı sahnelerde adanın odalarından birindeki duvarda bu resim asılıdır.
Ölüler Adası resminin 4. Versiyonu ise 2. Dünya savaşı sırasında yok olmuş ve günümüze sadece bir fotoğrafı kalabilmiştir.
3. ve 4. versiyon ile benzer kompozisyon yapısına sahip olan Resmin 5. Versiyonu 3. Versiyon ile renk harmonisi bakımından da yakın ilişki kurmaktadır. Bu resim 1886'da yapılmıştır ve Leipzig'deki Museum der Bildenden Künste’de sergilenmektedir.
5 farklı versiyonu bulunan Ölüler Adası resmi farklı disiplinlerden çok sayıda sanatçıyı etkilemiştir. Bu etki günümüzde hala devam etmekte olup sinema, müzik, tiyatro, edebiyat, grafik sanatları ve hatta konsol oyunları gibi birbirinden farklı alanlarda karşılık bulmaktadır.
Şirket içi sanat etkinlikleri kapsamında düzenleyebileceğiniz sanat seminerleri için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Comments