Kuzey Avrupa’nın usta ressamlarından Vermeer’in başyapıtı sayılan bu eser çoğu zaman ‘’Kuzeyin Mona Lisa’sı’’ olarak anılır.
Dönemin klasik portre anlayışına göre özel amaçlı ve gerçek bir kişiliği yansıtma amaçlı yapılmış olmadığı için eser bir portre olarak değerlendirilmemektedir.
Eser, dönemin Hollanda’sında yaygın diğer bir tür olan ‘’tronie’’ tarzında yapılmıştır. Tronielerde amaç figürün yüzünü ve ifadesini yansıtmak, farklı bir duruş veya yüz tipi üzerinde çalışma yapmaktı. Aynı zamanda tronieler özel müşterilerin siparişi ile yapılmak yerine, daha çok pazara sunulup satışından gelir elde etmek veya ressamın çalışma yapması amacıyla yapılmaktaydı.
Vermeer’in resimde kullandığı modelin kimliği bilinmemektedir. Ressamın birçok eserinde model olarak kullandığı düşünülen büyük kızı Maria’nın bu figüre can verdiği tahmin edilse de Vermeer’in figürlerinin yüzleri net şekilde belirgin olmadığı için bu sadece bir tahmin olarak kalmıştır. Tıpkı Mona Lisa gibi bu resmin modelinin de kimliğinin bilinmemesi belki de bu resmi tıpkı Mona Lisa gibi gizemli ve bir o kadar da çekici kılmaktadır.
İnci Küpeli Kız, Vermeer’in yapmış olduğu kırktan fazla kadın görüntülerinden biridir. Vermeer’in toplumun farklı sosyokültürel seviyelerinden kadınların resimlerini yapmış olması onun sosyal yaşam içinde aile ve çocuk yetiştirilmesi konusunda kadına yüklediği pivot rollerin sonucudur.
Vermeer resimlerindeki kadınları merak uyandıran bir sakinlik ve dinginlik içinde resmetmiştir. Bu resimde seyirci figürün bakışlarının doğrudan etkisi altında kalır. Sanki bir anlık çıkarılan bir ses ile resimdeki kız seyirciye başını döndürüp bakmaya başlamıştır. Bu anlık dönüşün dondurulmuş görüntüsü seyirciye seyirciye kızla aynı ortamda bulunuyormuş hissi sunar. Fakat yine de kızın dikkatle açılmış gözleri ve aralanmış dudakları seyirciye bakışın gerisindeki düşünceyi çözemediği gizemli bir atmosfere terk eder.
Resmin odak noktasında yer alan inci küpe seyirciyi kızın ışıltılı bakışlarından alarak kendine yöneltir. Gözler ve dudaklarala uyumlu bir üçgen oluşturan küpe, resmin en yoğun ışıltıya sahip bölgesidir. Kızın kafasında ter alan ve figüre oryantalist bir hava katan sarı-mavi renklerdeki baş örtüsü dönemin popüler objelerinden biridir. Oryantal tarzdaki baş örtüsü, özenle tasarlanmış kıvrımları ve katlamaları ile ressamın ışığı ve renkleri kullanımındaki ustalığı yansıtması amacı ile resme dahil edilmiştir. Baş örtüsü aynı zamanda dönem içinde Hollanda’ya getirilen köleler ve kaşiflerle birlikte yeni gelen birçok yabancı eşyayı da temsil eder niteliktedir.
Vermeer, resimde karanlık geri planın üstüne çalıştığı parlak renklerle resme üç boyutlu bir hava katarken bir yandan da pürüzsüz fırça dokunuşları ile figürünü karanlıktan ışığın etkisi ile ayrılan bir objeye dönüştür. Geri planda ciddi bir zıtlık yaratan baş örtüsünün ultramarin mavisi ve sarı renkteki tonları ile yüzdeki aydınlanma figürün canlılığını arttırır. Soldan gelen ışık kaynağının etkisi ile yüzde oluşmuş gölgeler derinlik sağlarken bir yandan da yüz hatlarının en gerçekçi biçimde yansıtılmasında imkan vermiştir. Gözler, dudaklar ve küpedeki parıltı geri planda oluşturulan zıtlık sebebi ile daha dikkat çekici hale gelmiştir. Birçok fırça darbesi kullanarak oluşturulan bu eserde ilginç bir şekilde resmin en dikkat çekici kısmı olan inci küpe sadece iki temel fırça darbesi ile şekillendirilmiştir.
Şirket İçi motivasyon etkinlikleri kapsamında planlayabileceğiniz Sanat Tarihi seminerleri için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Commentaires